Tarihi

Osmanlılar döneminde Kırım göçü sırasında göç eden Nogay türklerinin yerleştirilmesi sonucunda oluşturulmuş köydür. Tuz Gölü ovasının kuzey batısında Şereflikoçhisar merkeze 42 km uzaklıktaki köyde 500 konut bulunmaktadır. Köyün geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanır. Eğitime önem veren Nogay halkının örneklerini bu köyde görmek mümkündür. Köy etrafında antik çağlara ait olduğu tahmin edilen örenler bulunur. En son 2005 yılında bulunan bir mağara koruma altına alınmış fakat ödenek yetersizliği nedeniyle üzerinde herhangi bir inceleme başlatılmamıştır.



Muacir Cırı II

Kırım Savaşı (1854-1856) sonrası; Osmanlı İmparatorluğuna, Kırım ve Kafkasya'dan çok önemli bir göç hareketi başladı. Çoğunluğunu Kırım ve Kafkasya'da yaşayan Türklerin oluşturduğu bu göçmenlerin, bir kısmı yollarda, bir kısmı, batan gemilerde, bir kısmı da ulaşabildikleri toplanma kamplarında öldüler. Göçmenlerin büyük bölümünü oluşturan Nogayların ata yurttan kaç kişi çıktıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Tomilov'a göre 20 bin, Dr Şerafettin Mağmumi'ye göre 14 bin, Cevdet Paşa'ya göre ise 3 bin hanesi Ceyhan ovasına ulaşabildi. 

Yarısından fazlası  göç esnasında ölen göçmenlerden, Ceyhan ovasına ulaşabilen Nogaylar, Ceyhan ilçesinde yerleşik hayata geçen ilk topluluk olmuştur. Dini inançları oldukça yüksek seviyede olan Nogaylardan Abdulkadir Ağa'nın yaptırdığı cami nedeniyle bu yerleşimin ilk adı da; Camili Köy (Minareli Köy) olarak anılmıştır. 

Yıllar süren bu göç boyunca, başlangıçta toplu olarak Ceyhan ovasına  yerleştirilen  Nogaylar, ortaya çıkan bazı sorunlar neticesinde hane hane yerleştirmek üzere Tarsus'un Gülek Kasabasında Tekfur adında bir bölgede toplanmıştır. Karışık yerleştirmeye karşı çıkan Nogay Muhacirler uzunca bir müddet burada bekletilmişlerdir. Bütün karşı çıkmalara rağmen; Adana Eyalet Meclisinin "Gerekirse zorla yerleştirilmeleri" yönünde karar alması üzerine, karışık yerleştirilmeyi kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Çevre köylere ikişer hane Nogay yerleştirilmiştir. O zamanki köylerin birçoğunun 10-12 haneden oluştuğu ve Osmanlı Memurlarının  Kafkasya'dan gelen tüm muhacirleri Çerkez olarak kaydetme eğilimi  göz önünde bulundurulursa bugün Çukurova'nın demografik yapısına Nogayların etkileri daha iyi anlaşılabilir kanaatindeyim. Toplu olarak yerleştirilmeyen Nogayların bir çoğu geçen süre zarfında asimile olmuştur.  Fellah köylerine de yerleştirilen Nogaylar ise bugün kendini Fellah olarak nitelemektedir.

(Nitekim benim köyüm olan Tarsus'un Esenler köyünde iki  Nogay aile yaşamaktadır. Bu ailelerden birisi köyde Küçükler olarak bilinmektedir ve soyadları "Küçük"" tür. Ceyhan'da ise akrabalarımız yaşamaktadır. Ceyhan da ki akrabalarımız  Çiftlikler köyündendir. Bakınız  Ceyhan'ın Çiftlikler köyünü kuran Nogaylardan birinin adı ise  "Küçük İsmail"" dir.

Yani aynı  ailenin bir kısım fertleri Ceyhan'ın Çiftlikler köyüne yerleşirken bir kısmı  Tarsus'un Esenler köyüne yerleştirilmiştir.)

Ceyhan da Nogayların ilk yerleşik hayatı kurmasına karşılık, Ceyhan'ın bugünkü haline gelmesinde  göçlerin büyük etkisi olmuştur. 93 Harbi ve Balkan Savaşlarından sonra Kırım, Kafkasya ve Balkanlardan göçler artmış ve bunların büyük çoğunluğu Ceyhan'a yerleştirilmiştir. 

Lakin dinini, soyunu, dilini korumak amaçlı Osmanlıya sığınan bu insanların  çileleri daha tamamlanmamıştır. O tarihte Ceyhan Nehri taşkınlar yaparak, ovanın bir çok yerinde bataklıklar oluşturmaktadır. Gelen göçmenlerin  bir çoğu bu bataklıklardan kaynaklanan Tifo, Sıtma, Kolera salgınları sonucu hayatını kaybetmiştir. Bakınız 1899 yılında Kolera salgını nedeniyle  bölgeye gelen Dr.Şerafettin Mağmumi bu konuyu nasıl tahlil ediyor;

" Oturanların hepsi göçmenden ibaret olup havanın kötülüğü nedeniyle çoğu ölmüş.Hatta Nogay göçmenlerden olan Belediye Başkanı otuz yıl önce 14 bin hane geldiklerini şimdi ancak 500 hane kaldıklarını söyledi. İşte toprak durumunu ve iklimin niteliği dikkate alınmadan göçmen yerleştirmenin acıklı sonucu"

Cenani Gürbüz Paşa da bu konuya dikkat çekerek hatıralarında şu açıklamalarda bulunuyor;

Bugün Ceyhan kasabası  kuzeyindeki Mercimek gibi devlete ait faydalanabilen topraklarda yerleştirilen ve toplamı milyonu geçtiği söylenilen Arnavut, Çerkes, Tatar, Nogay, Boşnak göçmenlerin hayatlarına mal olmuş ve üzerinde yaşanmaz bir hale gelmiş bulunuyordu. Bu milyonluk topluluktan şimdi ancak birkaç bin kişi kalmıştı. İnsan vaktiyle açılmış kanalları, Anavarza  Kalesi gibi Roma  ve Türk-İslam devrine ait özellikle Zülkadiriye (Dulkadir) Oğullarının merkezi Kars(kadirli)daki Asur ve eski Türk eserlerini gördükten sonra eski bayındırlık ve uygarlık  yerine bugünkü kamış kulübelerden kurulu köyün, gölgeliğine sığınmış, sıtmadan tir tir titreyen ve birkaç gram Kinin'den yoksun bulunan zavallı halkına karşı yüzyıllar boyu gösterilen ilgisizlik karşısında lanet okumaktan kendini alamıyor?

Yazan: Dr. Fatih KARAYANDI

Akin köyünü'n web sitesine hosgeldiniz

Bu site sizi Akin köyü hakkinda mümkün oldugu kadariyla bilgilendirecektir. Sitede bilgilerimizi paylasma imkanida mevcuttur.